Ana Sayfa » Yıl 10, Sayı 36 (Ocak 2015) » YOKSULLAŞTIRAN EKONOMİK BÜYÜME
MAKALELER
YOKSULLAŞTIRAN EKONOMİK BÜYÜME |
![]() |
Gökhan Keskin Atılım Üniversitesi İşletme Yönetimi |
İktisadi Büyüme Ekonomik Refahı Azaltabilir mi? Hint asıllı iktisatçı Jagdish Bhagwati tarafından geliştirilen teoriye göre dış ticaret hadlerindeki bozulma sonucu, ekonomik büyüme ülke refahını eskisinden daha düşük bir düzeye indirebilir. J. Bhagwati bu görüşünü makalelerinde teorik olarak ortaya koymuş ve teorisine "Fakirleştiren (Yoksullaştıran) Büyüme" adını vermiştir.
Birçok ekonomist, dış ticaretin serbestleştirilmesi ile ekonomik gelişme arasında sıkı bir ilişki olduğunu kabul etmektedir. Buna rağmen bazı ekonomistler ise fakir ülkelerdeki ekonomik büyümenin gerçekte onların zararına sonuçlar ortaya çıkaracağını iddia etmektedirler. Ayrıca ihracata dayalı büyümeyi tercih eden gelişmekte olan ülkelerin, bu yolla ekonomik olarak büyüyerek dış ticaret hadlerinin, eskiden sahip oldukları konumdan daha da kötü bir duruma gelmesine sebep olabileceğini de dile getirmektedirler. Bu durum iktisatçılar arasında yoksullaştıran büyüme (immiserizing growth) durumu diye bilinmektedir (Krugman ve Obstfeld, 1997: 12).
Ekonomik büyümenin dış ticaret hadlerini bozması nedeniyle ülkenin ekonomik anlamda zarara uğrayabileceğini ilk kez dile getiren iktisatçı Edgeworth’tır. 1958 yılında Bhagwati yoksullaştıran büyümenin kuramsal temellerini geliştirmiş ve Edgeworth tarafından ortaya atılan, dış ticaretteki artışın dış ticaret hadleri üzerindeki olumsuz etkisini görünür olarak ortaya koymuştur. Bunu takiben Johnson yaptığı çalışmada, dış ticaret hadlerindeki yükselmenin iktisadi büyüme üzerinde olumsuz etki yaptığını ortaya koymuştur.
Öncelikle iktisadi büyüme kavramını açıklamak istersek, bir ekonomide zaman içinde mal ve hizmet üretimi miktarında artış olması olarak tanımlanabilir. Yoksullaştıran büyüme kavramı immiserizing growth olarak ekonomi literatürüne geçmiştir. Bu teori, üretimin artmasına bağlı olarak fiyatın düşmesiyle ihracattan göreceli olarak daha az fayda sağlanacağını iddia eder. Ekonomik büyüme, belli koşullar altında dış ticaret hadlerinin bozulmasına neden olabilir. Bu bozulma neticesinde uğranılan kayıp, ekonomik büyümenin getirinden büyük ise ülke ekonomisi bu durumdan zararlı çıkacaktır. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için bu ülkenin ekonomisinin dünya ekonomisine etki edebilecek büyüklükte olması gerekmektedir. Örneğin bir dönem tarım ürünlerinin beklenenden fazla üretilmesi ve ortaya çıkan bolluk nedeniyle fiyatların düşmesi tarım kesimi üreticisinin gelir kaybı yaşamasına neden olabilir. Bu durumda fazla üretim düşük gelire neden olarak üreticiyi fakirleştirebilir. Rekoltenin yüksek olduğu dönemler çiftçilere kısa süreli bir sevinç yaşatmaktadır. Çiftçi ürününü pazara götürüp satış yapmak istediğinde yaşanan ürün bolluğu nedeniyle satmayı umduğu fiyatın altında pazarlığı bitirecek ve daha az gelirle evinin yolunu tutacaktır.
İlgili teoriye göre bir ülke şiddetli bir dış ticaret politika uygulayarak mevcut dış ticaret haddini ve tatmin düzeyini terk etmeyi tercih etmiş ve yeni oluşan dengede eski dengeye göre daha çok üretim yapabilmesine rağmen daha az düzeyde bir tatmin düzeyi yakalamıştır. Dolayısıyla dış ticaret haddindeki artış üretimi arttırmasına rağmen belli bir ölçüde refah kaybına neden olmuştur.
Fakirleştiren büyüme gerçek hayatta çok sık rastlanan bir durum değildir. Böyle bir durum gözlemlenmesi durumunda devletler otoritelerini kullanarak örneğin gümrük vergilerini arttırmak veya ihracatı caydırmak gibi politikalarla duruma müdahale edebilir ve dış ticaret artışından kaynaklanan refah kaybını engelleyebilirler. Bu tarz bir olgu daha çok iç piyasalarda talebin esnek olduğu ürün piyasalarında gözlemlenir.
İktisadi büyümeye bağlı olan diğer bir olumsuz husus ise, büyümeyle beraber artan kaynak ihtiyacıdır. Üreticiler daha çok mal üretip daha çok mal arz edebilmek için kullanacakları ara malların talebini artırmak zorundadırlar. Bu durumda ara malların fiyatlarında ve sonuç olarak maliyetlerde yükselme gerçekleşecektir.
Tarımsal ürünlerin pazarlanmasında rekoltenin yüksek olması çiftçiye kısa süreli bir sevinç yaşatmaktadır. Çiftçi ürününü pazara götürüp nakde çevirmek istediğinde yaşanan ürün bolluğu nedeniyle çiftçi satmayı umduğu fiyatın altında pazarlığı bitirecek ve daha az gelirle evinin yolunu tutacaktır. Nitekim gelir kaybı ortaya çıkacaktır.
Büyümeye bağlı ikinci olumsuz husus ise, büyümeyle beraber artan kaynak ihtiyacıdır. Ekonomi derslerinden bilindiği üzere Arz Yasası (Law of Supply), malın fiyatı ile o malın arzı arasındaki pozitif ilişkiyi anlatır. Bir malın fiyatı yükseldikçe üretici firmalar o malı piyasaya daha çok sürecek, malın fiyatı düştükçe de gelirleri azaldığı için o malı arz etmekten kaçınacaklardır.
Üretici daha çok mal üretip daha çok mal piyasaya sunmak için bir takım üretim faktörlerinin talebini artıracaktır. Sözü edilen üretim faktörlerinin bir kısmı ithal edilmek suretiyle temin edilmek zorundadır. Buna bağlı olarak ülkenin artan üretim faktörü talebi, o üretim faktörünün fiyatını artıracaktır. Sonuçta ülkenin ithalata ayırdığı bütçe ihracattan elde ettiği geliri aşmaya başlayacaktır.
Türkiye tarafından bir örnek vermek istersek, Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararları ile devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış, gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış ve dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanmıştır. Bununla birlikte ithalat kademeli olarak liberalize edilirken, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir.
Alınan bu kararlar doğrultusunda ihracata dönük büyüme hedeflenmiştir. Uygulanan ekonomik politikalar artan ihracat miktarına bağlı olarak gereksinim duyulan ara mal ve girdi miktarında artış söz konusu olmuş ve büyüme amacıyla çıkılan yolda gelirlerin giderek azaldığı ve borçlanmanın arttığı gözlemlenmiştir. Neticede ihracatı artıracak çeşitli önlemler alınmasına rağmen ihracattaki artış ithalattaki artışı karşılayacak düzeye erişememiştir. Bu durum mevcut dış ticaret açıklarının da büyümesine neden olmuştur.
Yoksullaştıran büyümenin gerçek hayatta pek de sık rastlanmayan bir durum olduğu bazı iktisatçılar tarafından dile getirilmesine rağmen teori bazı ülke ekonomileri ve bazı dönemler için geçerli kabul edilebilir. Ancak çözümü hükümetlerin alacağı önlemlerle sağlanabilir, örneğin ihracat üzerine koyulabilecek bir verginin dünya piyasalarına ihraç arzını daraltmaya yardımcı olacağı aşikârdır. Sonuç olarak ülke büyüme sevincini buruk yaşayacaktır ki bu durum yoksullaştıran büyüme olarak literatüre girecektir.
Kaynaklar:
BAŞKONUŞ. T. 1995. Türkiye-Almanya Dış Ticaret İlişkilerinin Fakirleştiren Büyüme açısından Ekonometrik Analizi. TC. Marmara Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi.
ERK. N. ATEŞ. S. Ve T. DİREKÇİ. 1999. Gümrük Birliği SonrasıTürkiye Dış Ticaretine Yoksullaştıran Büyüme Hipotezi Çerçevesinde Bakış: Zaman Serisi Analizi. Uluslararası ODTÜ Ekonomi Kongresi
ÇEKEROL.K. ve H. GÜRBÜZ, 2003. Reel Döviz Kuru Değişimleri ile Sektörel Dış Ticaret Fiyatları Arasındaki Uzun Dönem İlişki. ODTÜ Ekonomi Kongresi, Ankara
DÜLGER. F. Ve M.F.CİN.. 2002.Türkiye’de Döviz Kuru Dinamiklerinin Belirlenmesinde Parasalcı Yaklaşım ve Eş Bütünleşme Yöntemiyle Sınama. ODTU Gelişme Dergisi
ZENGİN. A. 2001. Reel Döviz Kuru Hareketleri ve Dış Ticaret Fiyatları. C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi
https://tr.wikipedia.org
https://eksisozluk.com
https://www.ekodialog.com
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi: Hakan Kolcu
3 Ayda bir yayınlanır.