34 Yıl:
9 Haziran
2014 ISSN:
1306-3472

Ana Sayfa » Yıl 9, Sayı 34 (Haziran 2014) » BİLİM KURGU’nun “ŞİMDİKİ ZAMAN” HALİ

BİLİM DÜNYASINDAN

 

BİLİM KURGU'NUN “ŞİMDİKİ ZAMAN” HALİ

 

 

Yrd. Doç. Dr. Özlem Şahin Soy
Atılım Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi

“Cumhuriyet Bilim-Teknik Ekinde 11.04.2014 tarihinde yayınlanmıştır.”

 

Bilgi teknolojisi ve “sibernetik”in en azından popüler ürünler gözönüne alındığında çağdaş tekno-bilime hakim olduğu görülmektedir. Bu alanlarda özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında muazzam bir gelişme gözlenmiştir. Bilgi teknolojisi sosyal, kültürel, politik ve ekonomik ilişkileri küresel ölçüde her geçen gün biraz daha fazla etkisi altına almakta, uygulamaları ve geliştirdiği tanımlarla yer-zaman mefhumlarının anlaşılma şeklini, “birey- öteki” ya da “insan-makine” gibi “ikili karşıtlık”ların tanımlarını değiştirmektedir. Jenny Wolmark “Cyberculture” başlıklı makalesinde “siberkültür”, “siberteori” ve “siberuzay” kavramlarını bu açıdan incelemeye başlamış ve zaman kavramının doğrusal (linear) bir gelişme olarak algılanmasının sona ermesiyle, post-modern kültürün sadece bir tarihe sahip olma duygusunu kaybetmediğini, aynı zamanda geleceğin de gittikçe güçlenen bilim-kurgusal bir şimdiye dönüştüğünü öne sürmektedir. Ancak, post-modern kültür şartlarının ortaya çıkardığı bakış açısıyla birlikte bilgi teknolojisi ve bio-teknolojinin gelişimi, “gerçek-sanal”, “insan-yapay”, “birey-öteki” ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesini sağlamıştır. İnsan vücudu ile teknoloji arasındaki ilişki yeniden tanımlanmaya başlanınca, insan olmanın anlamı, bu konuda üretilmiş olan söylemler yeniden sorgulanmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. Bu konudaki tartışmalar geçtiğimiz yüzyılın sonuna doğru ani bir artış göstermiş, bu da çeşitli alanlar arasındaki sınırların muğlaklaşmasına, ardından da post-modern kuram tartışmaları altında bu tür konuların irdelendiği “siber-teori”adı verilen yeni bir eleştiri kuramının doğmasına neden olmuştur.

Siber-teori sosyal bilimler içerisinde, post-modern eleştiri kuramından beslenerek, akademik-bilimsel alanlar arasındaki sınırların çöküşünü ve yerleşik anlamların sarsılmasını kendine konu ederek gelişmeye başlamıştır. Bununla birlikte, tekno-bilim’in ortaya çıkışında da gözlendiği gibi Aydınlanma Çağı’nın “büyük anlatı”larının (grand narratives) sorgulanmaya başlanması, birtakım akademik ve bilimsel alanların birbiriyle karışmasına ve ortak bir alanda çalışmalar yapılmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, daha açık bir şekilde tanımlamak gerekirse, siber-teori çeşitli kuramsal ve eleştirel söylemlerin birbirleriyle ilişkilerinden doğmuştur denilebilir. Bu etkileşim 2000 yılında Bell ve Kennedy tarafından yazılan The Cybercultures Reader’da da açıkça görülmektedir. Kısacası, genel olarak siber­teori insan vücudu ve teknoloji arasındaki ilişkiyi “farklılık” - “ötekilik" kavramlarını gözardı etmeyecek şekilde kimlik konusuyla ilişkilendirerek inceler.

William Gibson ve Bruce Sterling 20. yüzyılın sonunda Neuromancer, Mona Lisa Overdrive, Count Zero, The Artificial Kid, Schismatrix ve The Difference Engine gibi eserleriyle bilim-kurgu edebi türü ve bu türe kısmen karşı çıkarak gelişmiş olan “Yeni Dalga” akımının ikinci kuşağı olarak anılan “Yeni Yeni Dalga” akımına dahil yazarlardır. Bu akımın merkezinde hem bu türde eserler veren hem de türü tanımlama, savunma sorumluluklarını üstlenen beş yazar bulunmaktadır: Bruce Sterling, William Gibson, Rudy Rucker, Lewis Shiner ve John Shirley. Siberpunk terimi yerleşmeden önce bu grup “Neuromantics”, “the Mirrorshades Group”, ve “the Movement” gibi isimlerle anılmışlardır. Eserleri “siberpunk” edebi akımının örnekleri olarak görülen yazarlar temel olarak bireyin geleceğin teknolojisiyle yaşadığı sorunları, mücadeleyi konu etmektedirler. Geçmişte görülen bilim-kurgu eserlerinde genellikle teknoloji toplumla iç içe, hatta onun hizmetindeyken, Gibson’ın ve Sterling’in eserlerinde teknoloji, karakterlerin hem bütünleştikleri bir durum, hem de içine düştükleri olumsuz durumların temel kaynağı ve hatta problemin ta kendisidir. Bu nedenle Gibson ve Sterling gibi “siberpunk” yazarları daha çok teknolojinin getirdiği olumsuzluklar ve sorunlar üzerinde duran kişiler olarak görülmektedirler. Örneğin, Gibson Neuromancef da sinir sistemi tahrip edilerek şantaj yapılan ana karakter Case’in yapay zekâlarla mücadelesini işlemektedir. Sterling’in Schismatrix isimli eserinde ise 23. yüzyılda genetik ve psikolojiyle uğraşan “Shapers” ve bilgisayar ve protez uzuvlarla uğraşan “Mechanists” olarak iki gruba ayrılan insanlar parlak bir diplomat olan Abelard Lindsay’in bakış açısından anlatılmakta, bu anlatım sırasında tarih defalarca yeniden şekillendirilmektedir. Benzer şekilde Mona Lisa Overdrive, ve Count Zero, The Artificial Kid, ve The Difference Engine’de de teknolojinin gelişimiyle ortaya çıkan genetik mühendislikteki gelişmeler, organ nakli, insan vücudunun protezler vasıtasıyla makinelerle birleşimi, bilgisayar ağları, bu ağlar aracılığıyla mümkün olan bilginin ve daha da önemlisi bunun getirdiği gücün kontrolüne sahip olma, kimyasal silahlar yüzünden türlerin yok olduğu bir dünya, terörizm, “hacker” tabiriyle anılan bilgisayar korsanları, siber uzay, yapay zekâ, ve sibernetik (güdümbilim) gibi konular ele alınmaktadır. Siberpunk bilim kurgu türünün “Steampunk”, “Clockpunk”, “Dieselpunk”, “Mythpunk”, “Nowpunk”, ve “Splatterpunk” gibi benzer temaların farklı biçimlerde işlendiği diğer alttürlere önderlik ettiği görülmektedir.

Her ne kadar teknolojinin bir tehlike olarak algılanması siyaset gündemini son günlerde meşgul eden bir konu ise de, 1980’lerden bu yana hızlı bir gelişim gösteren, ve sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında çalışmalara konu olan siberpunk kültürü ve edebiyatının, bu konu dahilinde teknoloji ve insan ilişkileri, makine-insan vücudu, beyin ve vücudun istilası, sanal dünya, insanın sanal dünyadaki hareketi, bilgiye sahip olmanın getirdiği güç ve bilginin teknoloji vasıtasıyla kontrolü, yapay zeka, sibernetik, genetik mühendisliğin insan yaşamını değiştirmesi gibi konular bu bağlamda çok daha geniş araştırmalara konu olmuştur. Bu nedenle de siberpunk edebiyatının öngörüleri, yani 1980’lerin 2020’ler ile ilgili düşlemi farklı bir gözle değerlendirilmeli ve günümüzde siber dünya tehlike olarak görülmek yerine bu eserlerde de görüldüğü gibi kullanım şekline göre güç kaynağı olarak algılanmalıdır.

KAYNAKÇA

■       Bell, David ve Barbara, M. Kennedy, The Cybercultures Reader, Londra, Routledge, 2000.

■       Featherstone, Mike ve Roger Burrows (Ed.), Cyberspace/Cyberbodies/Cyberpunk: Gibson, William, Neuromancer, New York, Ace Books, 1984.

■       Wolmark, Jenny, “Cyberculture”, A Concise Companion to Feminist Theory, Mary Eagleton (Ed.). Malden, Blackwell Publishing, 2003.

■       Sterling, Bruce, Schismatrix Plus, New York: Acebooks, 1995.

■       Sterling, Bruce (Ed ), Mirrorshades: The Cyberpunk Anthology, New York: Acebooks, 1996.

Sahibi: Prof.Dr. Abdurrahim Özgenoğlu
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi:
3 Ayda bir yayınlanır.