Ana Sayfa » Yıl 9, Sayı 34 (Haziran 2014) » ATILIM ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM SİSTEMİ
![]() |
|
Gülden A. Pınarcı gpinarci@atilim.edu.tr |
Halil İbrahim Güneş halil.gunes@atilim .edu.tr |
SOHBET KÖŞESİ
ATILIM ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM SİSTEMİ
Elektronik bültenimizin bu sayısında Atılım Üniversitesi Uzaktan Eğitim Teknik Koordinatörü Serdar Altınbaş’la birlikteyiz. Serdar Bey sohbetimizde uzaktan eğitim sistemiyle ilgili merak edilen sorularımızı içtenlikle cevapladı. Uzaktan eğitimin aslında tamamen gelişen dünyanın, modern çağın ihtiyaçları çerçevesinde doğmuş bir sistem olduğunu dile getiren Serdar Bey, üniversitemizin bu sisteme geçişinden şu şekilde bahsetti: “Atılım Üniversitesi de 2008 yılında resmî olarak Uzaktan eğitim faaliyetlerini başlattı. Şu anda da olduğu gibi 2008’de de İşletme Yönetimi MBA dediğimiz, Türkiye’de MBA ismiyle bilinen uzaktan eğitim İşletme Yönetimi Yüksek Lisans Programı, Bilgisayar Programcılığı Ön Lisans Programı ve Turizm ve Otel İşletmeciliği Ön Lisans Programıyla üç programla 2008 yılında uzaktan eğitim hayatına başladı. Bu sene itibariyle de başvurularımız devam ediyor.” |
ATILIM ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM SİSTEMİ paylaşan: atilim_universitesi
Serdar Bey öncelikle röportajımızı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Sohbetimize size tanıyarak başlamak istiyorum, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Serdar Altınbaş: Atılım Üniversitesi maceram, Ağustos ayında başladı. Ağustos ayında uzaktan eğitimde teknik altyapıyla çalışmak üzere buraya geldim. Daha öncesinde yine eğitim sektöründeydim. Bahçeşehir Üniversitesinde ve Doğuş Üniversitesinde part time akademisyen olarak görev aldım. Onun öncesinde Bilgi ve Modam’da üç boyutlu görselleştirme, animasyon konularında o departmanın yürütücülüğünü yapıyordum. Aslen mühendisim, elektronik mühendisiyim ama çok fazla mühendislik yapmadım. Yaklaşık 3 sene sonra eğitim hayatına dönerek devam etmek istedim. Atılım Üniversitesinde olmaktan çok memnunum. Özellikle Türkiye’de uzaktan eğitimin gelişmesi için, dünyada gelişen bu sektörün Türkiye’de de yeteri kadar destek görebilmesi için, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, bu yüzden burada olmaktan çok memnunum.
Serdar Bey uzaktan eğitim kavramını yeni yeni duymaya başladık. Bize bu kavramı biraz açıklar mısınız; Uzaktan eğitim ne demektir; örgün eğitimle, uzaktan eğitim arasındaki fark nasıldır biraz bahseder misiniz?
Serdar Altınbaş: Uzaktan eğitim aslında tamamen gelişen dünyanın, modern çağın ihtiyaçları çerçevesinde doğmuş bir sistem.
Neyi kastediyoruz, bununla? Bildiğiniz üzere artık insanlar çalışarak öğrenmek zorundalar. Maalesef hayat şartları insanları hem çalışıp hem eğitim almaya zorluyor. Dünyada eğitimini tamamlamış her yaştan bireyin kendisini geliştirmesi için eğitime zaman ayırmasına yönelik uygulamalar var. Dolayısıyla uzaktan eğitim dünyada zamandan ve mekândan bağımsız kişilerin istediği zaman istediği yerde eğitim almalarını sağlayan, çalışma hayatlarına hiçbir şekilde etkisi olmadan eğitimlerini sürdürmesini, devam ettirmesini sağlayan bir sistem olarak doğmuş.
Tabi çok gerilere döndüğümüz zaman aslında mektupla eğitimden başlıyor, açık öğretim fakülteleri Türkiye’deki Anadolu Üniversitesinin yaptığı Açık Öğretim Üniversite Sistemi tamamen aslında uzaktan eğitimin başlangıcı, dünyada da aynı şekilde açık üniversitelerle başlayan bir sistem.
Ülkemizde de 2000-2005 arasında yavaş yavaş işte vizyona girdi diyelim. Tabi ki üniversiteler için ayrıca gelir kaynağı ve sistemin gelişmesinden kaynaklı bu pek çok sıkıntıyı, sorunu çözüyor aslında; derslik sayılarını, araştırma görevlilerinin, öğretim görevlilerinin, öğretim elemanlarının kendilerine ayıracak vakti geliştirebilecek bir sistem.
Nedir bu sistemin aslı? Kişi internet üzerinden, akıllı telefonlarından, tabletlerinden her türlü şekilde sisteme bağlanabiliyor. Canlı ders saatleri var, canlı ders saatlerinde kurgulanan sistemler vasıtasıyla hocasını görüyor; hocası istediği yerden bağlanabiliyor. Kendisi aynı anda ders işlenirken mesaj panosundan soru sorabiliyor. Öğretim elemanı dersin içeriğini, ekranını, videoları, çeşitli materyalleri, dersle alakalı materyalleri, sunumları paylaşabiliyor. Yani örgün eğitimde ne yapabiliyorsanız, uzaktan eğitimde de aynısını yapabiliyorsunuz.
Bir de şu var: Uzaktan eğitimde sistemin faydalarından ziyade aslında kişilere sağladığı faydalardan bahsetmek gerekiyor. Herkes her şeyi aynı zamanda, aynı yerde, aynı anda, aynı sürede öğrenemez. Dolayısıyla kişilere kendini eğitmesinin özgürlüğünü vermeniz gerekiyor. Materyalleri sunacaksınız, birisi belki bu materyali bir kez gözden geçirerek öğrenecek, birisi on kez gözden geçirerek öğrenecek.
Kişilere şunu da sağlıyorsunuz; sıkıldığın zaman bırak, istediğin yerden sor ve istediğin zaman tekrar devam edebilirsin. Örgün eğitimde siz ikinci haftanın dersini yaptığınız zaman onuncu hafta ikinci haftaya dönüp dersi tekrar izleyemezsiniz. Maalesef uzaktan eğitimde böyle bir sıkıntınız yok, canlı yapılan ders internet üzerinden ders biter bitmez anında kaydedilip sisteme düşüyor. Derse o an katılamayan veya daha sonradan dersi izlemek isteyen öğrenci tekrar girip sistemden bunu izleyebiliyor. Dolayısıyla unuttuklarımız, kaçırdıklarımız tamamen sistemde var, siz ne zaman isterseniz bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Tek ihtiyacınız olan şey de bir internet bağlantısı, internet sizin eğitim hayatınız boyunca size inanılmaz faydalar sunuyor. Tabi ki teknolojinin gelişmesiyle daha farklı altyapılar, daha farklı daha hızlı sistemler ortaya çıkıyor. Biz de Atılım Üniversitesi olarak bu sistemi nasıl geliştirebiliriz, Türkiye’de bu sistemi geliştirmek adına nasıl bir rol model olabiliriz, öncü olabiliriz onun çalışmalarını yapıyoruz.
Atılım Üniversitesi uzaktan eğitime ne zaman başladı, bu sisteme ne zaman geçti?
Serdar Altınbaş: Bahsettiğim gibi Türkiye’de 2000-2005 arası bu olgu oluşmaya başladı. Atılım Üniversitesi de 2008 yılında resmî olarak uzaktan eğitim faaliyetlerini başlattı. Şu anda da olduğu gibi 2008’de de İşletme Yönetimi MBA dediğimiz, Türkiye’de MBA ismiyle bilinen uzaktan eğitim İşletme Yönetimi Yüksek Lisans Programı, Bilgisayar Programcılığı Ön Lisans Programı ve Turizm ve Otel İşletmeciliği Ön Lisans Programıyla üç programla 2008 yılında uzaktan eğitim hayatına başladı. Bu sene itibariyle de başvurularımız devam ediyor, şu anda yeni programlarımız temmuz ayı gibi açıklanıyor. İki yeni program üzerinde çalışıyoruz, onların altyapılarını hazırladık. İnşallah bu anlamda da gerek kalitemizi gerek program sayımızı tırmandırarak devam edeceğiz hayatımıza.
Bu programların İsimlerini öğrenebilir miyiz?
Serdar Altınbaş: Aslında belli bir tanesi Sağlık Kurumları Yöneticiliği, bu gerçekten özellikle uzaktan eğitimde şu an Türkiye’de çok istenen bir program, uzaktan eğitimde de çok talep gören bir program.
Tekrar uzaktan eğitimin kişilere sağladığı faydalara dönecek olursak, Sağlık Kurumları Yöneticiliği tamamen sağlık sektörüne hitap eden bir alan. Dolayısıyla bu sektörde çalışan özel hastanelerde, devlet hastanelerinde, aile hekimleri, doktorlar hepsi bir şekilde bu yüksek lisans programına başvuruyorlar. İşte bu programı bitirmenin hastane yöneticiliği, hastanelerin yönetim kadrolarında görev almak gibi etkileri var. Dolayısıyla NİŞ tamamen belli bir sektöre hitap eden kişilere gerçekten almak istedikleri eğitimini NİŞ olarak veren bir program, biz onun altyapısını hazırladık. Umarım önümüzdeki akademik yıl hayata geçirmiş olacağız.
Bunun yanında bir de yine aynı şekilde aynı faydalarla yola çıkan Eğitim Denetimi Denetmenliği adı altında çok uzun bir ismi var aslında ama yine o da NİŞ Eğitim Sektörüne hitap eden bir program. Umarım onu da açabileceğiz.
Tabi program sayımız arttıkça bizim iş yükümüz artıyor. Ama biz kesinlikle bunu istiyoruz; daha çok program açılmalı, bu programlar açıldıkça üniversiteler teknik altyapılarını sürekli geliştirmeli ve dünyada hangi standartlarla yapılıyorsa Türkiye’mizde de aynı standartlarda uzaktan eğitim yapılabilmeli.
Sonuç olarak dünya hangi standartta sahipse aslında biz de aynı standarda sahibiz. İnternet hızlarımız şu anda çok yüksek, zaten akademisyenlerimiz konularında çok uzman insanlar, dolayısıyla bizim hiçbir eksiğimiz yok, dünya standartlarında eğitim vermek için tamamen teknik altyapıyı güçlendirip programları doğru oluşturup, projeleri doğru ortaya koyup Türkiye’de bu anlamda ben çok ses getirecek çalışmalar yapılabileceğine inanıyorum.
Serdar Bey uzaktan eğitimin gerçekleştiği mekânlardan bahsedersek akıllı sınıflar şu anda da çekimimizi sanırım İçerik Geliştirme Stüdyosunda yapıyoruz. Biraz bu teknik kısımdan, mekânlardan bahsedebilir misiniz? Bu mekânlar nasıl oluşuyor, nasıl ders veriliyor?
Serdar Altınbaş: O zaman şöyle başlayalım; uzaktan eğitim sisteminde siz öğrenciye canlı dersin haricinde bir materyal sunmak zorundasınız; nasıl örgün eğitimde işte referans kitaplar tavsiye ediyorsunuz veya derslerde slaytlarınızı, sunumlarınızı kullanıyorsunuz, videolar izletiyorsunuz öğrencilerinize uzaktan eğitimde de aynı şeyleri paylaşıyorsunuz.
Yine dünyada standart olarak sistemlerimizde canlı dersin haricinde “Skorn Paketleri” dediğimiz yapılar içerisinde ders videoları vardır. Bu tamamen bizim bildiğimiz, işte slayt şeklinde öğrenci tıkladıkça slaytlar gelir ve oradan dersin içeriğini takip eder.
Onun haricinde dersin öğretim elemanı bir ek kaynak paylaşabilir, ekranını paylaşabilir o anda canlı ders esnasında veya sonradan işte çeşitli dosya formatlarında dosyalar paylaşabilir, sistemde bunlar standart şeyler.
Fakat dünyada şöyle bir istatistik var. Dünyadaki internet kullanıcılarının %75’i, ülkemizde ise ülkemiz internet kullanıcılarının %90’ı interneti video izlemek için kullanıyor. İşte komik videolar, haber videoları, popüler videolar %90 böyle bir istatistiğimiz var, bu bizim ülkemizde 2013’te yapılan bir araştırma.
Dolayısıyla biz evet internet üzerinden eğitim veriyoruz, uzaktan eğitim veriyoruz. Ama gerçekten kişileri o eğitimin kalitesine inandırabiliyor muyuz, onlara gerçekten doğru materyaller sağlayabiliyor muyuz bunun düşüncesiyle birlikte dünyadaki örnekleri de inceleyerek Atılım Üniversitesi olarak 2013’ün Kasım ayında biz bu gördüğünüz İçerik Geliştirme Stüdyosunu kurduk.
Bu anlamda Türkiye’deki uzaktan eğitim merkezleri arasında da ilkiz. “Green Box” dediğimiz bu stüdyoda biz sanal stüdyo oluşturarak öğretim elemanız profesyonel ses ve görüntü kalitesiyle dersi öncesinden çekiyor. Biz bu görüntüleri video olarak sisteme yüklüyoruz. Yani artık yine insanlar internete girecek, video izlemek için girecek ama ders videosunu izlemek için kullanacak Uzaktan eğitim sistemini.
Canlı yapılan derslerin videoları sistemde var, evet ama o anlık çekim yapılıp kaydediliyor. Biz burada derslerin arasına çeşitli görüntüler koyabiliyoruz, dersin slaytlarını hocayla birlikte aynı anda ekrana yerleştirebiliyoruz. Takibi ve tekrar izlemesi çok kolay oluyor. Aynı zamanda zamandan ve mekândan bağımsız diyoruz, öğrenci seyahat esnasında, evde, kendi alanında kendi kişisel PC’siyle veya işyerinde mesai aralarında her türlü ortamda bu videoları izleyebiliyor ve öğrenciyle dersin öğretim elemanı arasında direkt kontak kuruyoruz. Sınıf ortamını aynen biz internette taşımış oluyoruz. 14 haftadır, her dersin akademik yarı yılda program yapısı, 14 haftanın videolarını tamamen sisteme koyuyoruz. Atılım Üniversitesi olarak bunu ilk biz başlattık. Şimdi profesyonel olarak bu videoları hazırlıyoruz, sistemimize yerleştiriyoruz. Bunun için yurtdışı kaynaklı teknik altyapılardan da destek alarak kesintisiz görüntülerin aynı anda şu anki kapasitemiz 1.000 kişi üzerinde aynı anda 1.000 kişinin bu videoları izleyebilmesini sağlıyoruz ki aynı anda 1.000 kişi mümkün değil, izleyemez, aynı anda giremezler öyle bir istatistik yok, şu anda bu altyapıyı da oluşturuyoruz.
Yani sözün özü eğitimin kalitesi için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Öğrencilerden zaman zaman sorular geliyor, Uzaktan eğitim işte akredite bir program mıdır, uzaktan eğitim programları; işte ne kadar faydalıdır; diplomalarının geçerliliği var mıdır gibi şeyler. Şunu şiddetle vurgulamak gerekiyor, uzaktan eğitim örgün eğitimden hiçbir farkı yoktur. Örgün öğretim sınıf ortamında gerçekleşir, uzaktan eğitim internet ortamında gerçekleşir tek farkı budur. Birini alabilmek için kampüste olmanız lazım, diğerini alabilmek için bir internet bağlantınız olması lazım aradaki tek fark budur. Programların, yapının akredite olup olmamasının hiçbir farkı yoktur. Tamamen buradan mezun olan öğrencilerimizde örgün öğretim, örgün yüksek lisans veya ön lisans, lisans programından mezun olan öğrencilerimizde diploma bazında aynı haklara, aynı şeylere sahiptir.
Şimdi içeriğe tekrar dönecek olursak, İçerik Geliştirme Stüdyosunun bu profesyonel görüntü ve ses kaydının dışında bir de Akıllı Sınıfımız var. Akıllı Sınıf, bugün işte ülke eğitim politikasının da içinde olan okullarımızda da yerleştirilen yerleşik düzen akıllı tahtaların bire bir kopyasıdır. 11 kişilikte bir kapasitemiz var, bu hizmet içi eğitimlerin ve belki doktora programlarının o sınıfta yapılabilmesi için düşünülmüştü. Akıllı Sınıfın şöyle bir özelliği var; özellikle sayısal analiz, sayısal yöntem gerektiren derslerde öğretim elemanımız tahtayı rahatlıkla kullanabiliyor. Sesini rahatlıkla alabiliyoruz. Tahtada çözünen işlemi yine HT kalitesinde o an reel olarak kaydedebiliyoruz. Sonra kaydettiğimiz bu görüntüleri bu İçerik Geliştirme Stüdyosundaki çekilen ana görüntüleri biz kurgu sırasında ekliyoruz ve hocamız ders anlattıktan sonra belki bir problem çözümüne geçtiği zaman o görüntüyü çok yüksek kalitede direkt ekrana veriyoruz. Dolayısıyla bununla birlikte bir içerik bütünlüğü sağlamış oluyoruz, Akıllı Sınıfın bize faydası bu.
Aynı zamanda şunu da yapabiliyoruz; o an anlatılan dersi akıllı tahtada dünyanın herhangi bir noktasına senkron olarak aynı anda iletebiliyoruz. Yakın zamanda birkaç ay önce bunun bir uygulamasını da yaptık. Amerika’daki bir üniversiteyle işletme bölümümüz örgün öğretimde tabi onlara bir destek vermek amaçlıydı. Oradaki dersi bizim öğrencilerimiz izledi, bizim dersimizi de oradaki öğrenciler izledi. Bunlar aslında çok ütopik şeyler değil, çok olağan şeyler. Bu hani Türkiye’de bir “msn” dediğimiz yapı vardı, çok gelişti. Tamamen o yapının daha büyütülmüş halidir bu, daha fazla insanın aynı anda bağlandığı, kamerayı görebildiği, soru sorabildiği, ekranların paylaşılabildiği bir ortam, teknolojinin gelişiminin ucu bucağı yok.
Dolayısıyla sizin teknolojiyi yakalamanız için sürekli projeler geliştirmeniz lazım, içeriği nasıl geliştirebiliriz, nasıl arttırabiliriz. Bunun yanında sadece belli bir yapıya değil, sosyal sorumluluk projeleri içerisinde farklı platformlara nasıl ulaşabiliriz, engelli öğrencilerimizi nasıl sisteme dâhil edebiliriz, bunun en önemli yollarından bir tanesi de uzaktan eğitimdir. Uzaktan eğitimde insanlar hep söylüyoruz, zaman ve mekândan bağımsız, istediği yerde onlara eğitimi götürebiliyoruz, istediği zaman ulaştırabiliyoruz. Dolayısıyla içeriklerimizi sürekli geliştirmemiz lazım, sesli kitaplar oluşturmamız lazım, görüntüleri herkesin anlayabileceği şekilde kaydetmemiz lazım. Belki bunun yanında dokunularak kitap şeklinde materyaller hazırlayıp sunmamız lazım. Dolayısıyla bu projeler sürekli devam edecek, projeler devam ettikçe gördüğünüz stüdyolar büyüyecek, genişleyecek belki artacak. Onun için biz de bunun olması için sürekli çalışıyoruz, inşallah da böyle olur.
Biz Atılım Üniversitesi olarak evet öncü ve rol model olmayı çalışıyoruz. Ama gönül ister ki herkes bunu yapabilsin; çünkü Türkiye’de standart bir sistem var. Şöyle söyleyeyim, yine 2013 Aralık ayı istatistiğine göre Türkiye’deki üniversite sayısı 184, bunun 80 tanesi vakıf üniversitesi, 104 tanesi devlet üniversitesi meslek yüksek okulları da dâhil. Bu kadar üniversite arasında 48 tane üniversite uzaktan eğitim yapıyor. 32 tane üniversitede sadece ön lisans programlarında uzaktan eğitim yapıyor. Dolayısıyla bu sayıların giderek artması gerekiyor. Yine ülkemiz koşullarında öğrenciler maalesef çalışarak eğitim hayatlarına devam etmek zorundalar. Bu sayının artması gerekiyor, ama sayının artması demek alelade programlar oluşturmamak demek. Maalesef şimdiki yapıya baktığınız zaman programlar birbirinin aynı, hiçbir fark yok. Bu 48 tane üniversiteyi yan yana koyduğunuzda içinden 1, 2, 3 diye bir sıralama belirleyemezsiniz. Çünkü içerikler aynı, aynı yerden, aynı şirketlerden tedarik edilen içerikler var. Üniversiteler kendi içeriklerini kendileri geliştirmeliler, dersi veren öğretim elemanları kendi içeriğini kendi hazırlamalı; dolayısıyla eğitim bu şekilde kalite bulur, kalitesi artar. Bu stüdyolara hepimizin ihtiyacı var, her üniversitenin ihtiyacı var, çok büyük yatırımlar değil, cüzi yatırımlarla bu stüdyolar kurulabiliyor. Umarım sayısı artacaktır, umarım içerik kalitesi artacaktır. Bu kalite arttığı zaman hepimizin iş kalitesi artacak ve uzaktan eğitim Türkiye’de hak ettiği değeri ve hak ettiği yeri bulacaktır.
Serdar Bey, açık öğretim fakültelerinin uzaktan eğitimin başlangıcı olduğunu söylediniz. Açık öğretim fakültelerinde sınav sistemi belirli tarihlerde, belirli zamanlarda, belirli okullarda yapılan bir sistem; peki, uzaktan eğitimde sınav sistemi var mı, varsa nasıl uygulanıyor? Yine zaman, mekân olmadan internet üzerinden öğrenciler sınavlara tabi tutulabiliyor mu biraz bundan bahsedebilir misiniz?
Serdar Altınbaş: Tabi ki öğrencilerin bilgi düzeyini, aldıkları eğitimi ne kadar alabildiklerini ölçmek için, aynı zamanda bu eğitimi bir diplomaya
dökebilmek için sınav yapmak mecburiyetindesiniz. Örgün eğitimle, uzaktan eğitimin aynı olduğundan bahsetmiştik. Aynı diplomalara sahip olduğundan bahsetmiştim, tabi ki sınavları da olmak zorunda.
Peki, bizde sınav sistemi nasıl?
Biz her dersin yılda iki kere sınavını yaparız. Tabi ki bu dersin öğretim elemanının isteğine göre bu sınav sayısı değişebilir, ama standart iki tane sınavınız olmak zorunda.
Bir tanesi vize sınavı, bu vize sınavı internet üzerinden oluyor. Bir haftalık dönem içerisinde sisteme öğrencinin aldığı ders sayısı kadar sınav tanımlanıyor. Yine öğrenci zamandan ve mekândan bağımsız olarak bu sınavları internet üzerinden istediği zaman alabiliyor. Test usulü oluyor veya açık uçlu oluyor, işte yorum girerek sınavını alabiliyor ama tabi ki belirli bir süre var.
YÖK’ün koyduğu kurallar, yönetmeliklerindeki şeyler şunu söyler: İşte vize sınavlarının belli bir yüzdesi vardır, o yüzdeyi geçemezsiniz. Çünkü şu da var, internet üzerinden tabi ki sınav yapmanın şöyle sakıncaları var; bütün notlar, kitaplar her şey ortada, her şey açık, dolayısıyla birazcık onun geçerliliğini sayısal olarak düşürmeniz gerekiyor, tabii ki yüzdesi biraz düşüktür.
Bir de bunun haricinde final sınavı olur, final sınavında da öğrenciler ilgili üniversitenin kampüsüne gelirler. Bu final sınavları her dönem birer tane olduğu için öğrenciler yılda iki kere kampüse gelmek durumundadır. Bizim sistemimiz şöyle: Sınavları test usulü yapıyoruz. Aynen resmî sınavlar gibi çoktan seçmeli, işte cevap formları, sınav fasikülleri bunların hepsi öğrenci geldiği zaman masasında hazır oluyor ve üniversitemizin salon ve dersliklerinde bu sınavları yapıyoruz. Bir de bütünleme sınavı var; öğrencilerimizin bütünleme hakkı var. Bütünleme sınavları da yine kampüsümüzde oluyor, tabi ki öğrencimiz geçerli not aldıysa bütünleme sınavına girmek zorunda değil.
Kısacası vize sınavları online yapılıyor, final ve bütünleme sınavlarımızda kampüsümüzde yapılıyor. Yeni programa kayıt olan öğrencilerimizin de yine kampüsümüze gelmesine gerek yok, biz kargo yoluyla belgelerini alıp kayıtlarını yapıyoruz. Bu da demek oluyor ki gerçekten işe sağlam bakan, başarıyla bu programdan mezun olacak öğrencilerimiz üç kere üniversiteye gelerek diplomasını alabiliyor. Üç kere de sınav zamanından bahsediyorum; dördüncüsünde diplomasını almaya geliyor. Tamamen uzaktan, yani dört kere kampüste bulunarak bir diploma sahibi olabiliyorsunuz. Ama tabi ki hani bunun ne kadar geldiğinizin çok önemi yok, bence önemli olan sistemdeki içerikler ve sizin uzmanlaşmak istediğiniz konuda size verilen eğitimdir. Sınavlar, sınavların yüzdesi, açık olması, kapalı olması, online olması, kampüste olması bence çok önemli değil, bence içeriklerin örgün öğretim kalitesinde sunulup sunulmadığı önemli, biz de onu gayet iyi yaptığımızı düşünüyoruz.
Serdar Bey örgün öğretimle Uzaktan eğitimin çok bir farkı olmadığını söylediniz. Peki, Uzaktan eğitime başvuru koşulları yine sınava tabi sanırım. ÖSYM’nin tercih kılavuzunda tercih başvuru şekilleri nasıl, yani öğrenci uzaktan eğitime nasıl başvurabilir?
Serdar Altınbaş: Uzaktan eğitim ön lisans ve lisans programları açık olan programlar üniversitelerde ÖSYM’nin kılavuzunda vardır. Bunların seçimleri, tercihleri, taban puanları yer alır ve başvurularını oradan yaparlar. Yani ÖSYM tarafından programlarımıza yerleştirilirler.
Yüksek Lisans programları ise, üniversitelerin kendi sorumluluğunda olan programlardır. Onlar için üniversiteler kendi sayfalarında program başvuru koşullarını yayınlarlar. Uzaktan eğitim programlarındaki yüksek lisans programları şu an Türkiye’de tezsiz olarak yürütülüyor. Tezli programlarımız da var yavaş yavaş sayılar artmaya başladı. Tezsiz programlarda yine YÖK’ün kararıyla artık ALES şartı aranmıyor. ALES’in haricinde sadece işte sizin lisans mezuniyet ortalamanız, üniversitenin kendi istediği belki farklı mesela bazı programlarda şu kadar yıl çalışmış olmanız gerekiyor gibi şartlar aranıyor, tamamen üniversitelerin kendi belirlediği şartlar ve kurallar bunlar. Onun haricinde yüksek lisansta bir yere başvurmanız, onay almanız gerekmiyor.
Yakın gelecekte açılacak programlardan bahsettiniz, projelerden bahsettiniz. Bunların dışında projeleriniz, planlarınız var mı, onlardan bahseder misiniz?
Serdar Altınbaş: Var, tabi hiç durmadan aslında proje üretiyoruz. Ama tabi bunların çok hızlı değil, gerçekten yere sağlam basarak ortaya konması gerekiyor. Biz Atılım Üniversitesi olarak uzaktan sertifika programlarını da başlatmak üzereyiz. Bunun teknik ve akademik altyapısını oluşturduk. Sadece şu anda evet biz artık başlıyoruz diyeceğimiz günü bekliyoruz. Bu anlamda uzaktan eğitimde şöyle söyleyeyim, bizim kendi hazırladığımız sistemde 300’e yakın sertifika programı var, biz bunları parça parça hayata geçirmek istiyoruz. Bütün içerikler, altyapılar hazır; bugün ben kayıt oluyorum dese bir öğrenci veya sadece üniversitemiz öğrencilerine hitap etmiyor, tüm herkese hitap ediyor. İnternet bağlantısı olan herkese hitap ediyor. Ben kayıt oluyorum şu eğitime başlayacağım diyerek gerekli koşulları sağlayıp, sisteme girip bu sertifika programlarından yararlanıyor. Eğitimini bitirir bitirmez kimi sertifika programlarının sonunda sınav var, sınavı olan sertifika programlarında üniversitemiz tarafından başarı sertifikası veriliyor. Diğer sınavı olmayan programlarda da katılım sertifikası veriliyor olacak.
Bu Türkiye’de hayata geçmiş bir proje aslında, biz bunu biraz daha geride kalarak yapmaya çalışıyoruz. Çünkü sertifika programları çok hızlı hareket ettiğiniz zaman yapının içerisinde teknik ve akademik olarak çok bütünlük sağlamıyor. Dolayısıyla biz o günü bekliyoruz, hani biz kendimizi hazır hissettiğimiz, evet artık yayındayız diyeceğimiz günü bekliyoruz. Web sitemiz, altyapımız her şeyimiz hazır. Üniversitelerin sürekli eğitim merkezi dediğimiz altyapıları vardır. Bu yapılar içerisinde siz üniversitenin belirlediği dersliklerde gidersiniz, o eğitimi alırsınız ve eğitimin karşılığında size sertifika verirler. Biz yine bunu internet ortamına taşıyoruz. Hiçbir şekilde bir yere gitmeniz gerekmiyor, yine istediğiniz yerde girip dersi izleyip işte gerekli soruları yöneltip sonunda da sınavına girip sertifikanızı alabiliyorsunuz.
Çalışanlar için harika bir altyapı hazırladığımız sistemde Finans, İş Güvenliği, Bankacılık, Sigortacılık bunun haricinde kariyer eğitimleri, profesyonel girişim eğitimleri, işte stresle başa çıkmadan tutun takım liderliği eğitimlerine kadar çok fazla dediğim gibi 300’ün üzerinde eğitim modülümüz var, her bir modül tek tek alınıp sertifikası da anında, eğitim biter bitmez, sınavı bitirdiğiniz anda size sistem üzerinden imzalı bir şekilde, elektronik imza olarak anında adresinize geliyor. Dijital ortamda da bunu her türlü, istediğiniz yerde paylaşabiliyorsunuz. Şu anki hayata hızlı bir şekilde geçirmeye çalıştığımız projelerimizin en önemlisi bu, onu söyleyeyim. İnşallah kısa zamanda da olacak.
Benim sorularım bu kadar, sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Serdar Altınbaş: Eklemek istediğim yine belki bu zaman kadar söylediğim şeyleri toparlamak anlamında olacak. Uzaktan eğitim, ülke şartlarında, biz eğitime muhtaç bir ülkeyiz, öyle de olmak zorundayız. Çünkü kişilerin gerek gelir seviyelerinde, gerek çalışma koşullarında müthiş farklılıklar var, bu farklılıkları ortadan kaldırmanın tek yolu bence eğitim. Uzaktan eğitim bizler için bu anlamda büyük bir nimet. Dolayısıyla her üniversitenin örgün öğretime yaptığı yatırımlar ve katkı kadar Uzaktan eğitimi de katkı yapması gerekiyor, dünyada sistem artık böyle.
Amerika’da bir araştırma var; lise sonrası eğitimde 16.900 bin öğrenci var. Bunun içinde doktora da var, yüksek lisans da var, lisans eğitimi de var. Bu 16 milyon hatta 17 milyon kişinin 9 milyon adedi en az bir dersin Amerika’da uzaktan eğitimini alıyor. Dolayısıyla bu uzaktan eğitim sistemine asıl bizim ihtiyacımız var. Biz de ise sayılar gerçekten düşük, özellikle Uzaktan eğitim programlarına ülkemizde verilen kontenjanlar çok düşük, orada bir tezat var. Uzaktan eğitimdeki sayıyı sınırladığınız zaman hiçbir şeyi ifade etmiyor. Örgün öğretim yüksek lisans programlarında kontenjan sınırımız yoktur, ama uzaktan eğitimde maalesef böyle bir sınır var. Belki de bu bir hani işin gerçekten kaliteli yapılıp yapılmadığına dair bir önlem olabilir. Ama bu işi iyi yapan üniversiteler karşısında bu önlemi, artık bu sınırları aşabiliyor olmamız lazım. Bu anlamda kurumların, idarenin gerekli önlemleri alması lazım, artık bu konuda da bir serbestlik olması lazım; bu gerçekleştiği zaman uzaktan eğitim bence çok büyük bir ivmeyle istediği yeri bulacaktır. Biz çalışmalarımızı ona göre yapıyoruz, onun da bir gün olacağına kesinlikle inanıyoruz.
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi:
3 Ayda bir yayınlanır.