34 Yıl:
9 Haziran
2014 ISSN:
1306-3472

Ana Sayfa » Yıl 9, Sayı 34 (Haziran 2014) » ANKARA KİTAPLARI

ANKARA KİTAPLARI

 

 


 

Gülden A. Pınarcı
gpinarci@atilim.edu.tr


 

 

ŞEHREKÜSTÜ / SAVAŞ ZAFER ŞAHİN

Gece Kitaplığı / Kent, yaşam, mekân ve Ankara üzerine öykü / denemeler/ Nisan 2014 / 150 s.

ISBN: 9786054942794

Savaş Zafer Şahin’in kaleme aldığı Şehreküstü, okuyucuların yaşadığı şehre farklı açılardan bakmasını sağlıyor. Her ne kadar kitabın içindeki öyküler Ankara’da geçse de okuyucuya anıların mekânlarda nefes aldığını, şehirlerin insanlar ve yaşadıkları olaylar üzerinde büyük etkisi olduğunu gözler önüne seriyor.

20 öyküden oluşan Şehreküstü’de yazar okuyucuyu her öyküde farklı bir karakter ve Ankara’nın farklı bir mekânı ile tanıştırıyor. Mekânlar karakterlerin gözünden verilirken her öykünün sonunda “Şehreküstü der ki” başlığıyla okuyucu bir önceki öyküden kopmaksızın diğer öyküye sürükleniyor.

Yazar kitabın arka kapağında Şehreküstü’nün anlamı şu şekilde açıklıyor: 

Dilimiz, sanıldığının aksine kentle ilgili sözcüklerin fakiri değil. "Şehir" kökünden türetilmiş nice sözcükle, anlatımla dolu. "Şehir hatları", "şehir turu", "şehirlerarası" gibi gündelik yaşamda kullandıklarımızın yanı sıra artık pek kullanılmasalar da "şehrayin", "şehremaneti", "şehremini", "şehrengiz", "şehrî", "şehriyye", "şehristan", "şehriyar", "şehriyârân", "şehriyari", "şehreküstü" gibi sözcükler de aslında şehir ve şehirle ilgili olguların kültürümüzde azımsanmayacak kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Bu sözcükler içinde bir tanesi var ki, anlamındaki sıcaklık ve samimiyetle hemen bizi kavrar. Eskiden şehrin yoksul ve kenar mahallelerini ifade etmek için kullanılan bu sözcük "şehreküstü"dür. Bugün "şehreküstü" sözcüğünün yerine "varoşlar", "gecekondu mahalleleri" veya "kenar mahalle" gibi sözcük ve ifadeler kullanmaktayız. Ama bunların hiçbiri "şehreküstü"deki söyleyiş güzelliğini taşımıyor. Kullandığımız karşılıkları gibi dışlayıcı ve yabancılaşmayı çağrıştırıcı değil, hani sanki çocukken yaptığımız "küstüm boz!" oyunu gibi. Küsse de barışma ihtimali yok değil. Belki de bundandır ki birçok kentimizde "şehreküstü" semtleri var. Bursa, İstanbul, Gaziantep ve diğerlerinde olduğu gibi.”


ANKARA DESTANI / ÜSTÜN DÖKMEN

Remzi Kitabevi / Şiir / İstanbul /  Mart 2014 / 408 s.

ISBN: 9789751416094

Bu destanda Ankara'nın dünü, bugünü ve tarihi; Türkiye Cumhuriyeti var. Dünlük günlük, sosyal, politik eleştiri ve aşk da... Özellikle Dökmen'in, Ankara'ya, eşine, ağaçlara, kedilere olan aşkı da dile getiriliyor sık sık...

Öte yandan mekân ve özgürlük sorunu, dört boyuta ilişkin görecelilik ve pozitif bilimin özü, özelliği, yaşamın güzelliği irdeleniyor. Arada destancımız şairliğini ti'ye de alıyor.

Destanlar, doğarlar ve büyürler. Ankara Destanı da şairin bahçesinde, bundan böyle büyüyecektir belki de.


 

 

LOŞ SOKAĞIN KADINLARI- ANKARA İSTASYONU / SELMA FINDIKLI

Remzi Kitabevi / Öykü / İstanbul / Eylül 2004/ 183 s.

ISBN: 9751409977  

Selma Fındıklı'nın iki ödüllü öykü kitabı Loş Sokağın Kadınları (1996 Haldun Taner Öykü Ödülü) Ankara istasyonu (İş Bankası 1998 Edebiyat Büyük Ödülü) tek kitap olarak Remzi Kitabevi yayınları arasındaki yerini alıyor.

Loş Sokağın Kadınları: İçine güneş düşmeyen loş bir sokak.. Yüreğine ışık vurmamış, yaşam sevincini çoktan yitirmiş kadınlar.. Yolu oralardan geçen kadın yazara derin sızılar, hüzünler, çırpınışlarla dolu öykülerini anlatırlar usul usul..

Ankara İstasyonu: Mondoros Mütarekesi’nden II. Dünya Savaşı yıllarına dek süren dönemde, Anadolu’nun harap kasabası Engürü yavaş yavaş  Cumhuriyet’in başkenti Ankara’ya dönüşürken, öykülerin kahramanları da acılarını, mutluluklarını, aşklarını ve umutsuzluklarını paylaşırlar okuyucuyla..


 

 

SESSİZLİĞİN SESİ III - ANKARALI ERMENİLER KONUŞUYOR / Der.: FERDA BALANCAR

Hrant Dink Vakfı Yayınları / Tarih Dizisi / İstanbul / 2014 / 150 s. 

ISBN : 9786056448805

Birinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Ankara sancağındaki 28.858 kişilik Ermeni nüfusun yarısı vilayetin yönetim merkezi olan Ankara'da ikamet etmekteydi. Ankara'daki cemaatin ayırt edici özelliği Katolik mezhebine mensup olanların oranıydı: 1914'deki sayıma göre şehirdeki 11.246 kişilik Ermeni nüfusun %70'ine tekabül ediyordu. Bir diğer özellikleri, yazı dilinde Ermenice harfli Türkçeyi kullanmakla beraber, konuşma dilinde Türkçeyi benimsemiş olmalarıydı. (…) Eylül 1915 başlarında kadın, çocuk, yaşlı, Ankaralı Apostolik ve Katolikler, polis tarafından mühürlenen evlerinden çıkarıldılar. Sayıları binleri bulan kitle şehrin dışındaki garda bir araya getirildi; burada en az 25 gün kaldılar, mallarını ellerinden çekip almaya ve genç kızlar arasında en çekici olanları ihtidaya ve bir Müslümanla evlenmeye ikna etmeye yetecek uzunlukta bir süreydi bu. Teklifi kabul edenlerin şehre dönmesine izin verildi, diğerleri nihayetinde Eskişehir ve Konya'ya yollanarak orada Suriye'ye giden tehcir hattına katıldılar. 

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, iç vilayetlerden gelen (bazısı kimi vilayetlerdeki güvensiz koşullar sebebiyle yer değiştirmek durumunda kalmış) belli sayıda muhacir Ankara'ya yerleşti: Bazısı savaş sırasında Müslüman olmuş, bazısı da -özellikle genç kadınlar- müstakbel eşlerinin idareden aldığı izinle şehrin Türk sakinleriyle evlenmişlerdi. Ankara'ya yerleşebilmelerini sağlayacak idari belgeyi almayı başaranlar da vardı, yalnız bu, ancak ve ancak ihtida etmek şartıyla mümkündü.


ANKARA’NIN ESKİ BİR RESMİ / PROF. DR. SEMAVİ EYİCE

Ankara / 1972 / 164 s. 

Ankara’nın Eski Bir Resmi, Prof. Dr. Semavi Eyice’nin kaleme aldığı üç bölümden oluşan 1972 basımlı bir kitaptır.

Kitabın “Tarihi vesika olarak eski resimler” başlıklı birinci bölümde eski panoramalar, tablolar veya şehir, yapı, şahıs, tarihi olayların fotoğraflarının vesika olarak önem ve değerleri üzerinde durulmuştur.  “Eski Seyahatnâmelerde Ankara” başlıklı ikinci bölümde ise yolu Ankara’ya düşmüş seyyahların Ankara ile ilgili düşüncelerine ve betimlemelerine yer verilmiştir. “Ankara’nın bir resmi” başlıklı üçüncü bölüm ise gravür, tablo, plan ve krokilerden oluşmaktadır. 

Yazar Prof. Dr. Semavi Eyice kitabın içeriğinde çalışmadan şu şekilde bahsetmiştir:

Bu küçük çalışma, 27 Şubat 1970 günü Türk Tarih Kurumu’nda yapılan bir konuşmanın banda alınan metnidir. Metni baskıya verirken, gerekli dipnotları ve açıklamaları tamamladık ve resim sayısında bir azaltma yaptık. Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak kuruluşunun ellinci yıldönümünde (1973) Ankara’nın geçmişi hakkındaki bu araştırmamızın ufak da olsa bir katkıda bulunacağını umuyoruz.”

Sahibi: Prof.Dr. Abdurrahim Özgenoğlu
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi:
3 Ayda bir yayınlanır.