33 Yıl:
9 Mart
2014 ISSN:
1306-3472

Ana Sayfa » Yıl 9, Sayı 33 (Mart 2014) » Dünya Kadınlar Günü ve SUKKAR BANAT

SİNEMA KÖŞESİ

 

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE SUKKAR BANAT‎ 

 


Gökhan Keskin
www.gokhankeskin.com.tr/
Atılım Üniversitesi İşletme Yönetimi
Yüksek Lisans Öğrencisi

Dünya Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gün olup kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının insan hakları temelinde kutlanması amacına yöneliktir.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü olması nedeniyle bu sayıda, birçok kadın filmleri festivalinde gösterilmiş olan ‘Sukkar Banat’ (Caramel) filmini yazmak istedim. Filme geçmeden önce kadınlar günü kutlamalarının geçmişine değinmek istiyorum. 8 Mart 1857 tarihinde Amerika’da 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları isteğinde bulunurlar. İsteklerinin kabul görmemesi üzerine ise bir grev başlatırlar. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verir. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katılır.

 

26 - 27 Ağustos 1910 tarihine gelindiğinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirir ve öneri oybirliğiyle kabul edilir.

 

16 Aralık 1977 tarihinde ise Birleşmiş Milletler, 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını kabul eder ve dünya çapında kutlamalar hız kazanır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sukkar Banat‎ (Karamel) 2007

Filme değinmemiz gerekirse; filme ismini veren; şeker, su ve limon karışımından yapılan bildiğimiz ağdadır. Yönetmenin deyimiyle “Karamel”. Yendiğinde tatlı ama uygulandığında acı veren bir karışım…

Filmde 5 farklı kadın Beyrut’taki bir güzellik salonunda bir aradadır. Orada birbirleriyle tanışmış ve sırlarını paylaşmaya başlamışlardır. Layale, Rabin isimli kişiyi seviyordur fakat bu adam evli biridir. Nisrine bir müslüman kızıdır ve nikâhı yaklaşmış fakat o çok korkmaktadır. Bu korkunun sebebi de bakire olmamasıdır. Rima ise kendisini erkek gibi hissetmekte ve kadınlara ilgi duymaktadır. Rose isimli kadın ise yaşlı annesine bakmış ve hayatını bu yolda tüketmiş biridir. Jamale’e gelirsek, o da yaşlanmayı asla kabullenmemektedir.

Yapımı:          2007 – Fransa , Lübnan
Süre:              95 Dakika
Yönetmen:    Nadine Labaki
Oyuncular:    Nadine Labaki , Yasmine Elmasri , Joanna Moukarzel , Gisèle Aouad , Adel Karam
Senaryo:       Rodney El Haddad , Jihad Hojeily
Yapımcı:        Anne-dominique Toussaint

Filmin Fragmanı:

http://www.youtube.com/watch?v=uI8xDtEseeM

Başrollerinde filmin yönetmeni Nadine Labaki'nin de oynadığı Beyrut'ta bir güzellik salonunu işleten 4 kadının hikayesini anlatan ve ülkemizde de 27. Uluslararası İstanbul Film Festivalinin açılışında gösterilmiş olan 2007 Lübnan - Fransa ortak yapımı film.

İsrail’in Lübnan’ı bombaladığı 12 Temmuz 2006 tarihinden 9 gün önce çekimleri biten filmde, yönetmenin Beyrut’a bağlılığı, film bittikten sonra yazan “Beyrut’uma” yazısından kendini belli eder. Film, iç savaş ve kaos ortamı gibi döneminin özelliklerinden uzak durmuş ancak güzellik salonunun tabelasındaki bir harfin kırık olması ve karakol sahnesindeki polislerin davranışları ile dönemin gerçeklerine birer gönderme yapmayı görev bilmiştir.

Filmin Başlangıç Görüntüleri:

http://www.youtube.com/watch?v=vcGT22hEgwM

Birçok dile 'karamel' olarak çevrilen filmin ismi esasen "ağda"dan geliyor. Film ülkemizde de Karamel ismiyle gösterilmiş ve izleyenlerde filmde bahsedilen olayların Türk adetleriyle ne kadar benzerlik taşıdığı kanısını oluşturmuştur.

Film bir güzellik salonu etrafında gelişen olaylardan yola çıkarak, kadın karakterlerin dramını işler. Layale’nin flört ettiği evli bir erkeğin kendisini terk etmesi; salonun stilisti Nisrine’nin nişanlı oluşu ve bakirelik konusunun yakında evleneceği Bessam tarafından sorun ediliyor olması filmin dikkat çekici konularındandır. Güzellik salonunun saç yıkama kısmıyla ilgilenen Rima’nın kadınlardan hoşlanmasına rağmen bunu dillendirmekten duyduğu kaygı ile güzellik salonuna ait olmayan fakat sürekli burada bulunan sanatçı Jemale’in menopoza girdiğini bir türlü kabul edememesi ve hayatı ısrarla menopoz öncesi dönemde yaşamaya çalışması ise kadınların iç dünyasını yansıtır beyaz perdeye. Terzinin sahibi Rose’un annesi ile aşık olduğu adam arasında yaşadığı ikilem ise filmin diğer bir önemli konusudur.

Bu filmi kadın filmi kategorizasyonuyla genelleme yapabiliriz kanımca. Bahsi geçen kadın karakterlerin sıkıntıları ise şu şekilde analiz etmeye çalışırsak; toplumsal baskı ve değer yargılarının neden olduğu kadınsal sorunlardan giderek daha kadına ve onun doğasına yaklaşan ve nihayetinde bireyselleşen sorunlardır diyebiliriz.

Aşağıda da bu gidişata göre bir sıralama yapacak olursak, filmdeki kadınların öyküleri şu yönde akmaktadır:

1. Evli ve çocuklu bir adamla yasak aşk yaşamak: Evli olduğunu bile bile, sırf adamı sevdiği için onunla beraber olan kadın, zamanla acı da olsa gerçeklerle ve kendi vicdanıyla yüzleşir. Zira beraber olduğu adamın evli olması, kadının kendi ailesinin ve toplumun asla kabul edemeyeceği bir durumdur.

2. Bekâret: Kuaförde çalışan bir diğer kadının derdi. Evlenmek üzere olan kadının sorunu en az yukarıdaki sorun kadar başa bela bir durumdur. Zira evleneceği erkek, ilk defa ilişkiye gireceği erkek değildir. Evlenmeden önce cinsel bir tecrübe yaşamış olması, yine toplumda kabul edilmeyen bir durumdur. Evliliğin ilk gecesinde beyaz çarşafta o kan illa görülecektir ancak bu sonuca, bir damla güvercin kanı veya bir iğne ile de ulaşılabilir. Lakin önemli olan çözümün olup olmaması değil, kadının böylesi bir toplumsal baskıya maruz kalması ve en önemlisi çevresindekilere (başta kocası olacak adama) yalan söylemek zorunda kalmasıdır.

3. Lezbiyen ilişki: Ağda yapıp etek giymeyi, kadınsı olmayı reddeden bir kuaför elemanının durumudur bu. Onun hikâyesi çok fazla diyalog ve detay içermemesine rağmen bakışlar, gülüşler ve derin sessizliklerle derdini başarıyla anlatan dikkat çekici hikâyelerden birisidir. Onun cinsel tercihi, toplumun şiddetle yadırgayacağı ve dışlayacağı bir durumdur. Bu nedenle içten içe yaşanmaktadır bu ilişki filmde.

4. Menopoz: Yavaş yavaş toplumsal baskının yol açtığı kadınsal sorunlardan daha biyolojik olanına geldik ki bu da kadınların kabusu menopozdur. Burada; oyuncu olmak isteyen diğer yandan gözlerinin etrafındaki çizgileri asla kabul etmeyen, yaşlılığa meydan okumaya çalışan kadının hikâyesini görürüz. Aslında filmdeki kadının tüm bu fiziksel görünüm olarak dert ettiği şeylerin, menopoza girmesiyle başladığını düşünebiliriz. Artık adet olmayan kadının, yaşlandığı sanrısına kapılmasını ve kendine olan güvenini kaybetmesini görürüz bu sahnede.

5. Sorumluluk: En bireysel görünüme bürünmüş bir kadının hikâyesidir bu da. Yaşlı annesine bakmak zorunda olan, ekmeğini terzilik yapmakla kazanan bir kadının acıtan öyküsüdür. Aslında her kadın gibi, hangi yaşta olursa olsun onun da aşkı yaşama, bakımlı ve güzel olma hakkı vardır. Ancak, annesine bakmak zorunda olması, kadının en temel ihtiyacını ve hakkını elinden alır. Güzelliği, aşkı ve en önemlisi de kendini feda etme durumudur buradaki. Zira bakmak zorunda kalınan  yaşlı anne ağır bir sorumluluk gerektiren ve kadının kendi hayatını yaşamasında büyük engel olarak karşımıza çıkar.

Filmin Müziği

Khaled Mouzanar’a ait olan Sukkar ya Banat:

http://www.youtube.com/watch?v=596VmvFAs4Q

Tango el Caramel- Khaled Mouzanar

http://www.youtube.com/watch?v=cYDKIIvo-cw

Revelations mineures - Khaled Mouzanar

http://www.youtube.com/watch?v=T6p8MI-SBZk

Filmin full soundtrack albümü:

http://www.youtube.com/watch?v=cYDKIIvo-cw&list=PLC6DD13D9F416C31E

 

Gelelim otel odası sahnesine; Layale’in sevgilisi için amansız hazırlığı ve heyecanının boşa çıkmasının ardından akşam otele gelen arkadaşlarıyla yaptığı o kısacık konuşma ise unutulmaz:  

‘’Birini çok seviyorsunuz, onun da sizi sevdiğini sanıyorsunuz. Kurduğunuz hayallerin pembesi gidip de tozu kalınca gerçeklerle yüzleşmeye, düşünmek istemediklerinizi düşünmeye başlıyorsunuz.

Mesela en çok, sevdiğinizin yanında olan kişinin nasıl bir şeye benzediğini… Kokusunu… Nasıl baktığını… Hayal kurarken bile onu bir başkasıyla paylaşmaya korkuyorsunuz aslında. Kendinizi enayi gibi hissetmek zorunuza gidiyor ama Layale gibi kimi kadınlar ezile ezile güçleniyor. Ayağa kalkıncaya kadar onun sevgisine yaslanmayı tercih ediyor. Yalnızlık ağır geliyor bir süre… ‘’

Filmden unutulmaz bir kare de; telefon sahnesidir. Layale sevdiği adamla konuşurken, Layale’i seven polis de kadını izliyor ve sanki kendisiyle konuşuyormuş gibi cevap veriyor.

Film hakkında birkaç not daha:

  • Nadine Labaki, bu ilk filminde özellikle hiç Lübnan’daki malum durumlardan bahsetmemiş, bahsetmek istememiş. O küçük yaşlarındaki annelerin, teyzelerin, kuzenlerinin mutfakta toplaşıp ağda pişirdiği günlere dair, o ağdayı çalıp yemesine dair zihninde kalan anılara dair, onu barındıran bir film yapmak istediğini dile getirmiştir.
  • Filmin müzikleri, Nadine Labaki senaryoyu yazarken, o zamanlar sevgilisi olan Khaled Mouzannar tarafından bestelenmiştir. Çekim öncesi müzikler bitmiş ve bu şekilde bestekâr aşkını gösterme fırsatı bulmuştur. Çekimler sonrasında ise ikili evlenmiştir.

NOT: Filmi izlemek isteyen öğrencilerimiz, filmin DVD’sine kütüphanemizin 3. katında bulunan Medya Merkezi’nden ulaşabilirler.

Kaynaklar

  • www.beyazperde.com
  • www.eksisozluk.com
  • www.sinemalar.com
Sahibi: Prof.Dr. Abdurrahim Özgenoğlu
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi:
3 Ayda bir yayınlanır.