Ana Sayfa » Yıl 9, Sayı 33 (Mart 2014) » Kadın Heykeli Olmanın Bile Zor Olduğu Ülke
YANSIMALAR
KADIN HEYKELİ OLMANIN BİLE ZOR OLDUĞU ÜLKE…
Zeynep Ünal
Boğaziçi Üniversitesi
Mithat Alam Film Merkezi - Yönetici
unalzeyno@hotmail.com
Bir boşanmanın ardından Ankara’dan Adana’ya taşınıp Ankara’ya göre nispeten küçük bir şehirde yaşamaya karar vermiştim. 4 yıl kadar Adana’da yaşadıktan sonra anladım ki küçük bir şehirde yaşamak aslında daha zor bir kadın için. Büyük şehirde kaybolmak daha kolay. Arkadaşların desteğiyle geldim, yerleştim İstanbul’a.
İstanbul’a ilk taşındığım günlerdi. Ofisten geç çıktığım bir gece durağa gidip 59RS otobüsünü beklemeye başladım. Hava epeyce soğuk. Otobüs geldi neticede. Şoföre “içeriden bulabilir miyim, İstanbul Kart’ım yok da” dedim. Şoför “hayır” dedi öfkeyle. Kapılarını kapatıp uzaklaştı. Pısss… Kalakaldım durakta öylece. Yirmi dakika, yarım saat… Artık ne kadar daha bekledim bilemiyorum. Sonraki şoför insaflı çıktı neyse ki. Zincirlikuyu olduğunu sonradan öğrendiğim yere geldiğimizde bir heykelin yanından geçtik hızla. Bir yerden hatırlıyordum ben bu heykeli. Ama nereden? Öyle heyecanlandım ki… Bir kaç gün sonra – bu arada bir İstanbul Kart sahibi de olmuştum artık – otobüsle yine geçtim o heykelin önünden. Bende yine bir heyecan. Ellerini iki yana açmış güzeller güzeli bir kadının heykeli, arz-ı endam ediyor orada öylece. Yanından geçerken salınıyor sanki tüm vücudu. Gerçekten biliyorum bu heykeli, fakat ona bu kadar yakın olmamıştım hiç. Peki bu gökdelenlerin arasında işi ne bu güzel kadının? Neden sıkışmış oraya? Hatırlıyor gibiyim, sahi hangi filmdi o? Eve gelir gelmez “Zincirlikuyu kadın heykeli” yazınca çıktı karşıma. İlhan Koman’ın 1980 yılında yaptığı Akdeniz Heykeli’ydi o. Koman, heykelini anlatırken, “insanın kucaklaşması, sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim. Sevgiyi ve kucaklaşmayı anlatırken bir kadının bütünlüğünden yararlanmak istedim” diyordu. Tamam hatırladım, 80’li yıllarda İstanbul’da çekilen filmlerde zengin holding görünümü için bu heykelin altından binaya doğru yapılırdı çekimler. Ama O’na hiç bu kadar yakın olmamıştım. Önünden geçtikçe, hakkında yazılanları okudukça çok yakın hissettim kendimi ona. Ben İstanbul’a alışmaya çalışırken güç verdi bana. Ne amaçla yapılırsa yapılsın, sanatçının elinden çıktıktan sonra, hissettirdiği duygular değil miydi önemli olan?
2005’te Galatasaray Meydanı’na taşınmıştı Akdeniz’li kadın. Ben aşık olurken, evlenirken, o evliliğe hapsolmuş gibi hissederken, boşanırken neler neler yaşamıştı meğer o da. İsrail Büyükelçiliği’nin önündeki Gazze protestosu için düzenlenen eylemler sırasında gruplar tepesine binmişlerdi heykelin. Sonra yetmemiş tesettüre sokulmuş, göğüsleri örtülmüş, Türk bayrakları orasına burasına sokuşturulmuştu. Ama O, gururlu ve mağrur durmaya, kollarını açarak devam etmişti yine de.
Sonrasında İlhan Koman’ın ailesi ile birlikte yaşadığı Hulda Gemisi’ne konulmuş ve çeşitli ülkelerde sergilenmiş bildiğim kadarıyla. Dönmüş dolaşmış Zincirlikuyu’da Yapı Kredi Sigorta binası önündeki yerini almış, gökdelenlerden oluşan hapishanesine geri dönmüştü neticede.
Değil kadın olmak, kadın heykeli olmak bile zor bu ülkede. Zorla hapsedilen, görünmez kılınmaya çalışılan kadınlarla ortak bir kaderi paylaşıyor Akdeniz Heykeli de. Oysa araba seyretmek olmamalı kaderi bu güzelim kadının. Boğazın en güzel, en görünür yerinde, ait olduğu yere bir denizin kıyısında, kolları iki yana açık, dalgalanırken etekleri kucaklamalı, güç vermeli, kendi kaderini değiştirmeye çalışan tüm kadınlara.
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi:
3 Ayda bir yayınlanır.