Ana Sayfa » Yıl 9, Sayı 32 (Ocak 2014) » FRANSIZ SİNEMASI: YENİ DALGA AKIMI
MAKALELER
FRANSIZ SİNEMASI: YENİ DALGA AKIMI
Gökhan Keskin
www.gokhankeskin.com.tr/
Atılım Üniversitesi İşletme Yönetimi
Yüksek Lisans Öğrencisi
Fransız Yeni Dalga Akımı kısmen İtalyan Yeni Gerçekçilik akımından etkilenen bir grup Fransız film yapımcısı için eleştirmenler tarafından kullanılan ve 1950 sonrasının Fransa'sında ortaya çıkmış bir sinema akımıdır.
Fransız yeni dalga akımı 2. Dünya savaşı sonrası varolan Fransız film yapım kurumuna karşı bir tepki olarak doğmuş ve filmlerin aynı bir yazarın roman yazması gibi yorumlanması gerektiğine inanmışlardır. Yeni dalga akımını benimseyen film yapımcıları kendilerinden emin bir biçimde klasik film formatını reddetmiş ve birçoğu dönemin toplumsal ve siyasi değişimlerine filmlerinde yer vermiştir.
Yeni dalga akımı filmleri Hollywood öykülemesinden farklı bir stilde hikayeler anlatır. Filmlerde sahneler birbirini anlamlı bir biçimde izlemez ve olayların kronolojik olarak birbirini izlemesi görülmez. Seyirci hiçbir zaman bir sonraki sahnede ne olacağını bilmez. Sahnelerin birbirini izlememesi ise günlük hayatımızdaki geleceğin bilinmezliğine olan bir göndermedir. Ve filmlerin birçoğu çok az net bir sona sahiptir, filmlerin ucu açıktır yani sadece biterler.
Bildiğimiz ve alışık olduğumuz filmlerin aksine, yeni dalga filmleri bizim kendimizi kaptırıp filmi gerçekmiş gibi izlememizi istemezler. Bizi yani seyirciyi filme yabancılaştırmaktır temel istekleri. Bu uğraşların sonunda ise yapmak istedikleri, seyircinin olayların gidişatına kapılmak yerine her şeyi dışarıdan izleyerek olaylar üzerine düşünmek zorunda kalmasıdır. Başka bir deyişle; pasif izleyiciliğe karşıdırlar. Seyirci filmi anlamak için bir çaba harcamak zorundadır.
Yeni dalga akımındaki yönetmenlerin bir diğer önemli yönü de filmlerin yazarlığını da kendilerinin yapmalarıdır. Yönetmenin kendi yazdığı bir filmi çekerek kendisini en iyi şekilde anlatabileceğini savunurlar ve bu da bir filmi, ekip çalışması sonucu oluşturulan ortak bir eser olmaktan çıkarıp, tek bir kişinin eseri haline getirir.
Yeni dalga filmlerini Hollywood sinemasından ayıran bir diğer özellik de, ses ve seslendirme konusudur. Dış çekimlerde araba, korna, uçak, iç sahnelerde ise telefon, zil, daktilo gibi sesler oyuncuların konuşmalarından daha baskın bir şekilde duyulur. Amerika hakkında görüşlerin anlatıldığı sahnelerde ise genelde arkadan gelen polis siren sesleri ise son derece manidardır. Buna benzer bir durum da karakterlerin karşılıklı konuşmalarında vardır. Bir karakter konuşurken kamera diğer karakteri gösterir, diğer karakter konuşmaya başlayınca ise görüntüde ilk karakter kendini bulur.
Yeni dalga akımı filmlerinde göze çarpan bir diğer özellik ise “atlamalı kurgu” tekniğinin kullanılmasıdır. Atlamalı kurgu tekniği ile bir olayın sadece başı ve sonu gösterilir ve izleyici gereksiz planlardan uzak tutulur.
Paris Film Stüdyosu öğrencilerinin Fransız Yeni Dalga Akımı Ders Projesi için Yaptıkları ve Serseri Aşıklar filmini canlandırdıkları deneme kaydı: The Pickpocket:
http://www.youtube.com/watch?v=vLcPNRO-dlI
Fransa’da sinema öğrencilerinin bitirme projesi olarak çektikleri French New Wave tarzında video:
http://www.youtube.com/watch?v=61eXdmlNP-0
Bu akımın başlıca öncüleri olan François Truffaut, Jean-Luc Godard, Éric Rohmer gibi isimler Fransa'nın ünlü sinema dergisi Cahiers du cinema'ya film eleştirileri yazarak sinemaya başlamışlardır.
Gelelim yeni dalga akımıyla yakından ilgilenmek isteyenler için birkaç önemli filme:
François Truffaut: "Les Quatre Cents Coups" (400 Darbe) 1959:
1959 yapımı Yeni dalga akımının temellerini atan bir filmdir. Sinema sanatının baş yapıtları arasında sayılan, okuldan kaçan bir çocuğun hikayesinin anlatıldığı bu filmin başrolünü paylaşanlar Antoine ve Paris şehridir.
Cahiers du cinéma dergisinde Fransız sinemasını eleştiren Truffaut, bu film sayesinde eleştirilerini sinemaya taşımıştır.
400 Darbe, Fragman:
http://www.youtube.com/watch?v=i89oN8v7RdY
400 Darbe, Filmin Başlangıç Görüntüleri:
http://www.youtube.com/watch?v=quGe0Aamsrc
Film Truffaut’un ilk filmi olmasının yanında filmde, çocukların lunapark sahnesinde, görüntüde arka planda sigara içen kişi ise yönetmenin ta kendisidir. Film Fransız sinema tarihinde çekilen ilk widescreen filmdir.
400 darbe filmi, dünyanın her yerinden birçok yönetmeni etkilemiş ve birçok filmi etkisi altına almıştır. Hepimizin bildiği birçok filmde bu filme göndermeler vardır. Örneğin Amelie filminde, Amelie’nin sinema salonunda ters dönüp izleyicilerin suratlarını izlemesi bu filmdeki tiyatro sahnesine bir göndermedir.
Bir diğer örnek ise Hababam Sınıfı’ndan bir sahnedir. Hababam sınıfında hatırlayacağınız üzere Beden hocası (Şener Şen) öğrencilere eğitim vermekte, kendisi en önde yürümektedir fakat bir süre sonra arkasını döndüğünde ise arkasındaki bütün öğrenciler sağa sola kaçışmış ve kendisi tek başına kalmıştır. İşte bu sahnede 400 Darbe filminden esinlenilmiş bir sahnedir.
Sinema tarihinin klasiklerinden olan ve Fransız yeni Dalga Akımını başlatan film olarak kabul edilen 400 Darbe’yi, önce benim filmden en sevdiğim sahne olan ve çocukların saflığına bir gönderme yapılan kukla tiyatrosu sahnesiyle, sonra da sinema tarihinin en muhteşem finallerinden seçilen ve bir devrim yaratan bitiş sahnesi ile tanıtmak istiyorum.
400 Darbe, Kukla Tiyatrosu Sahnesi:
http://www.youtube.com/watch?v=hTi4wuW-vXA
400 Darbe, Final Sahnesi:
http://www.youtube.com/watch?v=bO8XIm6bbgA
Jean-Luc Godard: À bout de souffle (Serseri Aşıklar) 1960
Bir sonraki sene, 1960 yılına gelindiğinde Jean-Luc Godard, Yeni dalga akımının bir başka sembol olacak filmine imzasını atar: "Serseri Aşıklar" (A bout de souffle).
Tamamı el kamerasıyla çekilen, hiç yapay ışık kullanılmayan, replikleri ise çekim anında yazılan veya doğaçlama olan ve karakterlerin konuşmalarını daha önce sinemada görülmemiş şekilde uzunca tutmalarının yanında birbirlerinin sözlerini keserek konuştukları sinemadaki birçok kuralı yıkan bir filmdir.
A bout de souffle, Fragman:
http://www.youtube.com/watch?v=bJFFy3soy9Y
Filmde başrol oyuncumuz Jean Paul Belmondo (Michel), Casablanca filmindeki Humprey Bogart’a özenir, şapkası ve devamlı sigara içmesiyle filme gönderme yapar.
A bout de souffle, Jean Paul Belmondo ve Humprey Bogart:
http://www.youtube.com/watch?v=aJYjE45tFaw
Serseri Aşıklar filmiyle ilgili ilginç ayrıntılara değinmemiz gerekirse; film için yönetmen aynen şu tavsiyede bulunur; ‘Filmi izlerken konuya odaklanmayın sadece izleyin ve film bittiğinde aklınızda kalan herşey size keyif verecek ve güzel anılar olarak kalacaktır.’ Bunun aynında 2001 ABD yapımı ve başrolünde Tom Cruise’un olduğu Vanilla Sky filminde, David’in odasında bu filmin afişi bulunur.
Filmin en önemli sahnelerinden birisi, Jean-Paul Belmondo (Michel) ve Jean Seberg’in (Patricia) Paris’te Avenue des Champs-Elysees (Şanzelize Bulvarı) üzerinde yürüdükleri ve Patricia’nın stajyerlik yaptığı New York Herald Tribune gazetesinin adını bağırdığı sahnedir.
http://www.youtube.com/watch?v=XuCEBtCNFEM
Filmle ilgili bir anektod ise, hepimizin çok iyi bildiği Teoman’ın Papatya şarkısıdır. Sözlerinde; ‘Hani çok sevdiğin o filmi gördükten sonra, kısacık kestirip saçlarını içtin ilk sigaranı, o papatya’ dediği, şarkıda bahsettiği film yine bu filmdir.
Belki Fransız Yeni Dalga Akımı bir ekol olmayı başaramadı ama yine de hem doğup büyüdüğü Fransa’da hem de bütün dünyada sinema tarihine ve genç yönetmenlere yeni bir soluk ve hareket getirdi ve birçok akıma öncülük etti. Eğer günümüzde genç bir yönetmen sinema alanındaki katı kurallara, Hollywood sinemasının kar amaçlılığına ve tabulaşmaya karşı duruyorsa, kendisini her zaman yeni dalga akımı içinde bulacaktır.
Sonuç olarak; sinema bir sanattır ve sanat olarak kabul edilmesini Fransız yeni dalga akımına borçludur. Bugün yeni dalganın sinemaya en büyük mirası, sinemaya hak ettiği değeri kazandırmış olmasıdır.
Yayın Kurulu: Prof.Dr. İsmail Bircan, Uzman Nilüfer Ünal, Osman Kutlu
Editör: Gülden A. Pınarcı
İçerik Yöneticisi:
3 Ayda bir yayınlanır.